Dermot Hudson — Sosyalist Kore, Büyük Güç Şovenizmine Ve Uluslararası Modern-Revizyonizme Karşı Kızıl Bayrağı Yükseltiyor!
“Temel ahlak ve görgü kurallarından uzak bir şekilde ABD'nin kuklası olarak körü körüne onun peşinden giden komşu ülkeler, Kore yarımadasındaki durumu daha da karmaşık hale getirmenin ve bölgede barış ve güvenliği tehlikeye atmanın sorumluluğundan asla kaçamayacaklardır.” — Kim Ki Nam, Kore İşçi Partisi Başkan Yardımcısı
“Bu ülkeler, Kore'nin dayanışma duygularını istismar ettikten sonra birilerinin dümen suyunda dans ederken Kore'ye ekonomik yaptırımlar uygulamaya devam ederse, Kore'nin düşmanları tarafından alkışlanabilirler ancak Kore ile ilişkilerinde feci sonuçlarla yüzleşmeye kendini hazırlamalıdır.” — Jong Phil, “Başkalarının şarkılarıyla dans etmekte kararlı mısınız?”, Kore İşçi Partisi MK Organı Rodong Sinmun 24 Nisan 2017
“Çin artık Kore'nin sabrının sınırlarını test etmeye çalışmamalı, durumla yüzleşerek uygun bir stratejik tercih yapmalıdır. Çin, KDHC-Çin ilişkilerinin temel direğini kesmeye yönelik pervasızca hareketinin doğuracağı vahim sonuçlar üzerinde düşünse iyi olur.” — Kim Chol, Kore İşçi Partisi MK Organı Rodong Sinmun 3 Mayıs 2017
Giriş
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, sadece ABD ve bazı Batılı ülkeler tarafından uygulanan yaptırımlarla değil, aynı zamanda ekonomisini boğmak ve sosyalist sistemi çökertmek amacıyla Kore'nin dış ekonomik faaliyetlerine çok ciddi kısıtlamalar getiren 2371 sayılı son derece sert ve acımasız BMGK kararıyla sonuçlanan birkaç tur BM Güvenlik Konseyi (BMGK) yaptırımıyla da yüzleşmek zorunda kalmıştır. Kore'nin sözde müttefikleri olan Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti bu karara oy vermiş ve 2006'dan bu yana BMGK'nın Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne karşı aldığı yaptırım kararlarının hepsine olmasa da çoğuna oy vermiştir. Zalim ve gerici ABD emperyalistleri ve diğerleri "kuzey Kore'nin ‘müttefikleri’ bile onu desteklemiyor" diye övünürken, başta İngiltere olmak üzere bazı ülkelerdeki "Çin ve Rusya'yı seviyoruz" temalı revizyonist bunaklar bu konuda tamamen sessiz kalmakta ya da Rusya Federasyonu ve ÇHC'nin yaptırımları gerçekten uygulamadığını ve Kore'yi gizlice desteklediğini iddia etmektedir (o zaman neden yaptırımlara oy verdiler?).
Temel olarak Rusya ve Çin, KDHC’ye yönelik BMGK yaptırımlarını destekleyerek Kore'nin egemenliğini ihlal etmiş ve emperyalistlerin sosyalist Kore'yi izole etme girişimlerine yardımcı olmuşlardır. Kore medyası son dönemde büyük güç şovenizmini eleştiren ve özellikle Çin'in KDHC’ye yönelik tutumunu eleştiren bir dizi makale yayınlamıştır. Bu makaleler yine bazıları tarafından görmezden gelinmiştir. Bazı kişiler hala sosyalist olmayan Rusya Federasyonu ve modern-revizyonist ÇHC'yi sosyalist Kore'nin "en iyi dostları" ve "yakın müttefikleri" olarak göstermeye devam etmektedir. Hatta bu türden bazıları, Kore'nin bağımsız, Juche temelli sosyalist bir ülke olduğu gerçeğini tamamen göz ardı ederek, Kore'yi iftira yoluyla eski Sovyetler Birliği ve Çin'in eseri ya da onlara bağımlı olarak göstermektedir.
Saygıdeğer Yoldaş Kim Jong Un’un sözleriyle “Juche devrimi davasına, sosyalizm davasına önderlik etme süreci, emperyalizme, tahakkümcülüğe, revizyonizme, büyük güçlere tapınmaya ve dogmatizme karşı keskin ve ciddi bir siyasi ve sınıfsal mücadele ve halk için gerçek, yeni bir toplum inşa etmek için ayak basılmamış bir yol açmanın zorlu bir mücadelesi olmuştur.”
Aslında Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, tarihi boyunca sadece ABD emperyalizmine ve güney Kore kuklalarına karşı değil, aynı zamanda büyük güçlere, büyük güç şovenizmine ve tahakkümcülüğüne karşı da mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Sosyalizmi, başka bir ülkenin hediyesi ya da dışarıdan dayatılan bir şey değil, halk kitlelerini merkeze alan Juche temelli Kore tarzı sosyalizmdir. İngiltere Juche Fikri Çalışma Grubu, İngiltere Songun Politikaları Çalışma Derneği ve İngiltere KFA, büyük güç şovenizmi ve Halkın Koresi üzerine bu makaleyi hazırlamıştır. Bu makale boyunca Çin ve Rusya'nın BMGK yaptırımlarına neden oy verdiklerini, bu ülkelerin Kore ile ilişkilerini ve sosyalist Kore'nin büyük güç şovenizmine karşı mücadelesini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Tarihsel Arkaplan
Sovyetler Birliği, Eylül 1948'de kurulduktan sonra KDHC’yi tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur. Sovyet Kızıl Ordu birlikleri 1945 yılında Kore'yi Japon emperyalistlerinden kurtarmak için Kore Devrimci Halk Ordusu ile birlikte savaşmıştı. Ancak SSCB'nin Japonya'ya ancak İkinci Dünya Savaşı'nın ilerleyen safhalarında savaş ilan ettiğini, oysa büyük lider Başkan Kim İl Sung komutasındaki Kore Devrimci Halk Ordusu'nun on yıldan uzun bir süre boyunca Japon emperyalizmine karşı savaştığını belirtmek gerekir. KDHO, 1930'larda Sovyetler Birliği'ne proleter enternasyonalist yardımda da bulunmuştu.
Ancak Kore, Sovyetler Birliği'nin özellikle 1950'lerin sonlarından sonra belirginleşen büyük güç şovenizmine karşı mücadele etmek zorunda kalmıştır. SSCB revizyonistleşti ve KDHC’yi modern revizyonizmi benimsemeye ve kendi gittiği yoldan gitmeye zorlamaya çalıştı. Ağustos 1956'da işler doruğa ulaştı. Hain Kruşçev, SBKP'nin 20. Kongresinde modern revizyonizmin başladığını müjdeleyen malum konuşmasını yapmıştı (revizyonistler bir dizi partide ortaya çıktı ve örneğin İngiltere KP’yi yok etmeye çalıştı) ve emperyalistler şiddetli bir uluslararası antikomünist kampanya başlattı. Kore'de Syngman Rhee kukla rejimi 'Kuzey Yürüyüşü'nden’ bahsederek kudurdu. KDHC, savaşın yol açtığı yıkımın ardından ekonominin yeniden inşası ve rehabilitasyonunu henüz tamamlamıştı. KİP içinde pusuda bekleyen hizipçiler, dış modern-revizyonistlerin desteğiyle liderliği devirmeye çalışma fırsatını yakaladılar. Gerçekten de SBKP'nin KİP 3. Kongresi'ndeki dost temsilcisi (ki bu kişi L. I. Brejnev alçağından başkası değildi) KİP liderliğine üstü kapalı bir saldırıda bulundu. Olaylar Ağustos ayında, hizipçilerin büyük güç şovenistleri ve revizyonistlerinin manipülasyonu altında darbelerini sahnelemeye çalıştıkları zaman doruğa ulaştı. Amaçları Parti'nin liderlik rolünü inkar etmek ve proletarya diktatörlüğünü felç etmekti. Ayrıca Japon karşıtı silahlı mücadelenin alevleri içinde çelikleşen Kore İşçi Partisi’nin devrimci koşullarını da ortadan kaldırmak istiyorlardı. Hatta Kore'yi Amerikan yanlısı bir 'tarafsız ulus' ilan etmeyi bile amaçladılar. Ancak büyük önder Başkan Kim İl Sung, halkı Parti karşıtı karşı-devrimci hizipçi kliği sosyalizmin çekiciyle ezdi. Kore İşçi Partisi’nin içinde anti-faşist, anti-revizyonist bir mücadele başlattı.
Başkan Kim İl Sung liderliğindeki Kore İşçi Partisi 1950'lerin sonu ve 1960'lar boyunca revizyonizme karşı mücadele etti. Sovyet revizyonistleri Kore'nin Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi'ne (CMEA veya bazen COMECON olarak da adlandırılır) katılmasını sağlamaya çalıştılar ancak KDHC bunu şiddetle reddetti ve bunun yerine Juche temelli bağımsız bir ulusal ekonomi inşa etti. Sovyet revizyonistleri 1960'ların başında Kore'ye güçlü bir baskı uyguladı ancak Kore buna direndi
1980'lerin ortası ve sonu, modern revizyonizmin en tehlikeli ve yıkıcı biçimi olan Gorbaçovculuğun ortaya çıkışına tanık oldu. Kore devriminin büyük lideri önder Başkan Kim İl Sung, sosyalist dünyada bunu gören ve ona saldıran ilk liderlerden biriydi. Aralık 1986'da Yüksek Halk Meclisi'nde yaptığı konuşmada şunları vurgulamıştır:
“Halk hükümeti, kapitalizmin ve revizyonizmin zehirli fikirlerine karşı korunmalı ve sosyalist sistemi ihlal etmeye yönelik tüm girişimlere karşı kararlılıkla mücadele etmelidir.” (Eserler, c. 40, sf. 216)
Başkan Kim İl Sung, modern-revizyonistlere karşı bir darbe vuran sosyalizmin tam zaferi kavramını ortaya attı. Büyük önder Başkan Kim İl Sung yoldaş, 3 Ocak 1987'de Ekonomi Sektörü'nün üst düzey yetkilileriyle yaptığı bir konuşma sırasında, Kore'nin sosyalist dünya karşısındaki konumuna ilişkin aşağıdaki analizi yapmıştır:
“Uluslararası komünist hareket içinde ortaya çıkan modern revizyonizm de devrimimiz için pek çok zorluk yaratmaktadır. Modern revizyonistler sosyalizmi 'reforme etme' ve 'yeniden düzenleme' bahanesiyle kapitalizmin yolunu izliyor ve enternasyonalist ilkeleri terk ediyorlar. Bu nedenle onlardan sosyalizmin inşasında enternasyonalizme dayalı bir işbirliği beklemek bizim için zordur. Daha da kötüsü, onların yanlış, revizyonist politikalarını takip etmediğimiz için bize ekonomik baskı uyguluyorlar.”
Sovyet revizyonistleri 1990'da güney Koreli kukla faşistlere diplomatik tanıma bile sağladılar, sosyalist Kore buna Rodong Sinmun'da "Diplomatik İlişkiler Dolarla alınıp satılır" başlıklı güçlü bir makale yayınlayarak karşılık verdi.
Tarihsel olarak Kore İşçi Partisi ile Çin Komünist Partisi ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile ÇHC arasındaki ilişki, Koreli ve Çinli komünistlerin Japon emperyalizmine karşı savaştığı 1930'lardaki ateşli Japon karşıtı silahlı mücadelede şekillenen çok yakın bir ilişkiydi. Başkan Kim İl Sung Çin Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkiyi “sınıf kardeşleri arasındaki mücadele ittifakı” olarak tanımlamıştır.
Hem Çin'in dogmatik destekçileri hem de burjuva akademisyenler, 1950'lerde ABD emperyalizmine karşı yürütülen Anavatan Kurtuluş Savaşı'nda Çin Halk Gönüllüleri'nin rolünü vurgulamayı sevmektedir. Ancak Kore'nin Çin devrimine pek çok yardımda bulunduğu gerçeğini görmezden geliyorlar. Başkan Kim İl Sung, 1949'dan önceki dönemde gerici KMT'ye karşı devrimci savaşlarında Çin Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) ve Çin Komünist Partisi'ne yardım etmek üzere Kang Gon gibi en iyi generallerinden bazılarını ve çok sayıda askeri birlik göndermiştir. KDHC ayrıca HKO tarafından bir üs olarak da kullanılmıştır.
Bu ilişki hiçbir zaman basit bir ilişki olmadı. Açıkçası her iki ülke de coğrafi ve tarihi koşullara uygun olarak sosyalizme giden kendi yollarını izledi.
KDHC, kendisini sadece Sovyet büyük güç şovenizmine karşı değil aynı zamanda Çin büyük güç şovenizmine ve müdahalesine karşı da mücadele etmek zorunda buldu. Ağustos 1956'daki hizip olayında sadece Sovyet yanlısı hizipçiler değil, aynı zamanda Çin yanlısı hizipçiler de vardı ve bu gerçek Çin'in gözleri kapalı destekçileri tarafından görmezden gelindi. Başkan Kim İl Sung’un dediği gibi “M-L grubu Yanan'dan geldi ve diğer büyük güç şovenistlerine kölece bir bağlılık göstermek için ulusumuzun onurundan ödün vermeye çalıştılar.” (Halk Ordusu Komünist Bir Okuldur 25 Ağustos 1960).
Hem KDHC hem de ÇHC, SSCB'deki revizyonizme kayışa şiddetle karşı çıkarken, KDHC modern-revizyonizme tamamen bağımsız, Juche temelli bir perspektiften karşı çıkmıştır. ÇHC ve Kore'nin pozisyonlarının bir süreliğine örtüştüğü doğrudur. Ancak Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, uluslararası komünist hareketteki bölünmeye karşı çıkmış ve ÇHC'deki aşırı solculuğa doğru savrulmadan uzak durmuştur. Tek yürek birliğine dayanan Kore, 1960'larda Çin'i içten tüketip bitiren aşırı solcu 'Kültür Devrimi'nin içine çekilmesine izin vermedi. Ayrıca, Başkan Kim İl Sung yoldaş, Çin'in sol oportünizmini şu sözlerle kınamıştır:
“Sol oportünistler değişen koşulları dikkate almakta başarısız oldular ve Marksizm Leninizm'in yüz yıl önceki önermelerini dogmatik bir şekilde tekrarladılar ve buna anti-revizyonizm dediler; insanları süper devrimci sloganlar altında aşırı eylemlere yönlendirdiler. Bunlar, partiyi kitlelerden koparır, devrimci güçleri böler ve baş düşmana karşı yoğun bir saldırıyı engellerler. Sol oportünizmin büyümesine izin verildiğinde, o da modern revizyonizm kadar büyük bir tehlike haline gelebilir. Sol oportünizmle mücadele etmeden, anti-emperyalist güçleri emperyalizme karşı başarılı bir mücadele yürütmek üzere birleştirmek mümkün olmadığı gibi, modern revizyonizmle başarılı bir şekilde mücadele etmek de mümkün değildir.”
Daha sonra ÇHC 1970'lerde ve 1980'lerde sağa kayarak "reform" ve "dışa açılma" ilan etti. Bu oldukça anlaşılmaz ve tuhaf bir durumdu ve Çin'e dünyada birçok dost ve destekçiye mal oldu, ancak bu makalenin amacı "reform" ve "dışa açılmanın" neden gerçekleştiğini veya etkilerini tartışmak değil. Başkan Kim İl Sung yoldaş, KDHC’nin “bazı ülkelerde izlenen revizyonist ve reformist politikalar hakkında herhangi bir yanılsamaya kapılmaksızın her zaman kendi bildiği gibi yaşaması gerektiğini” vurguladı.
Büyük önder Başkan KIM IL SUNG'un halefi Yoldaş Kim Jong İl, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Çin tarzı "reform" ve "açılımı" benimseyeceğini düşünenlere cevaben “BENDEN DEĞİŞİKLİK BEKLEMEYİN!” dedi. Şöyle devam etti : “Kendimize güven bayrağı altında büyük, müreffeh ve güçlü bir ülke inşa etmeliyiz (...) Emperyalistlerin reklamını yaptığı "yeniden yapılanma" ve "açılma" bizi asla büyülememelidir. "Yeniden yapılanma" ve "açılma" ulusal yıkıma giden yoldur. Bunlara en ufak bir tolerans göstermemeliyiz”
Haziran 1996'da Mangyondae'deki Kore Juche Fikir Akademisi'nde eğitim görürken, İngiltere Juche Fikir Çalışma Grubu'ndan bir heyet, bir grup Koreli sosyal bilimciye Kore'nin Çin ile ilişkisi ve Çin'in "reform" ve "dışa açılma" konusundaki tutumu hakkında bir soru yöneltti. Heyetimiz Çin'e iki kez seyahat etmiş ve Çin'in kapitalist doğası karşısında şok olmuştu. Bu yüzden, ÇHC ve Kore arasındaki büyük farkı fark ettik ve Juche Fikir Akademisi'ne bir soru yöneltmeye karar verdik. Verdikleri cevapta ilk olarak Çin ve Kore arasındaki yakın ilişkiyi vurguladılar. Ancak sorunlu "reform" ve "dışa açılma" konularına değindiler. ÇKP Merkez Komitesi'nin 1983'teki 11. Genel Kurul toplantısından sonra işlerin değiştiğini düşündüler. Çin devriminin efendisinin Çin halkı olduğunu vurguladılar ve Çin'de her şeyin iyi gideceğini umdular. Ancak ÇKP, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne ve Kore İşçi Partisi’ne, Çin'i takip etmeleri ve Çin tarzı politikalar benimsemeleri için baskı yapmıştır. Bu durum Kore tarafından reddedilmiş ve büyük güçler tarafından yutulmaktan kaçınmak için Juche'nin kurulması gerekliliği vurgulanmıştır.
Başkan Kim İl Sung Haziran 1994'te, vefatından kısa bir süre önce, “bu ülkenin kadroları Amerikalıların kendilerine tepeden bakmasına göz yumuyor ve onlardan korkuyor, emperyalizme karşı ve sosyalizm için cesur bir mücadele başlatamıyorlar” şeklinde bir atıfta bulunmuştur.
Son yıllarda Çin ile Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerde yaşanan kırılmalar, Pyongyang'ın Ekim 2006'da nükleer silah denemesi yapması ve Pekin'in BM Güvenlik Konseyi'nin Juche Kore'ye yaptırımlar getiren 1718 sayılı kararını desteklemesiyle su yüzüne çıkmaya başladı. Bu karar ve diğerleriyle (1874, 2094, 2270 ve 2321 sayılı BMGK Kararları) Çin, diplomasiden cezalandırmaya doğru bir ton değişikliğinin sinyallerini verdi. Kore'nin Eylül 2016'daki nükleer denemesinin ardından Çin, Kore'ye "durumu daha da kötüleştirecek" eylemlerde bulunmaması çağrısında bulundu. Çin ayrıca Kore'yi ekonomik olarak sıkıştırmak için de bazı önlemler aldı. Şubat 2017'de Çin Ticaret Bakanlığı, Kore'den kömür ithalatını yılın geri kalanında geçici olarak askıya aldı; bu, sosyalist Kore'ye yönelik mevcut BM yaptırımlarının etkinliğini arttıran bir hamle. Çin daha önce de Nisan 2016'da Kore'den kömür ithalatını yasaklamıştı. Devlete ait petrol devi China National Petroleum Corporation da Haziran 2017'de Kore'nin şirkete ödeme yapmayacağı endişesiyle bu ülkeye yakıt satışını askıya almıştı. Bu cezalandırıcı önlemler Çin destekli BM yaptırımlarına uymak amacıyla uygulanmıştır. Son yıllarda Çin, hükümeti revizyonist doğası nedeniyle emperyalist yaptırımları daha fazla destekler hale geldi. Çinli modern-revizyonistler, ABD'yi yatıştırmak adına ideolojik saflığı ve proleter enternasyonalizmini terk etmişlerdir. Bu politika, ABD ile ticaret anlaşmalarını ve Batı ile elverişli ekonomik alışverişleri güvence altına almak için tasarlanmıştır. Ancak Çin'in hala kendi sınırları ile ABD işgali altındaki güney Kore arasında bir tampon olarak KDHC’ye ihtiyacı var. Çinli liderler Kore'yi ya da nükleer silahlarını sevmiyor ama Çin aynı zamanda sınırında ABD askerlerinin bulunmasından da hoşlanmıyor.
Çin, Kore yarımadasında istikrarı birincil çıkarı olarak görmektedir. KDHC'ye verdiği kısmi destek, kuzeydoğu sınırında dost bir ülke olmasını sağlamakta ve Çin ile yaklaşık yirmi dokuz bin ABD askerine ev sahipliği yapan ABD işgali altındaki güney arasında bir tampon oluşturmaktadır. Ancak Çin'deki mevcut revizyonist liderlik Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin 'reform' ve 'açılım' yapmasını tercih etmektedir. Bu da Kore'nin Çin'in bir müşteri devleti olmak adına sosyalizmi terk etmesi anlamına gelecektir.
Çin liderliği de milliyetçiliğin yükselişinden ilham aldı ve önceki rejimler tarafından kurulana benzer bir etki alanı yaratmayı umuyor. Ming hanedanı Kore yarımadasını haraç veren bir devlet olarak görmüş ve Kore için Japonya ile savaşmaya çalışmıştır. Bu nedenle modern Çin, kendi çıkarlarını geliştirmek için Kore'yi kontrol etme hakkına sahip olduğuna inanmaktadır. Bu tutum en iyimser haliyle büyük güç şovenizmidir ve Çin'in modern-revizyonizme doğru gerilemesinden kaynaklanmaktadır. Çin Komünist Partisi (ÇKP) artık güvende olmak için belirli bölgelere hakim olması gerektiğine dair emperyalist bir görüşe sahiptir. Çin, Doğu Asya'da bir tür baskın güç olma statüsünü geri kazanmak istiyor ve bu tür bir algı yaratmak için diğer devletlerin kendi iradesine boyun eğmesini sağlamak zorunda.
Bu amaçla Çin, 1992 yılında güney Kore ile resmi olarak ilişki kurmuş ve Japonya ile de ticari ve siyasi ilişkilerini arttırmıştır. Ancak Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Juche fikrine bağlı olduğundan büyük güçlerin iradesine boyun eğmeyi reddetmektedir. Çin ve KDHC’nin zıt yönlerde geliştikleri ve eski ittifaklarını kırılma noktasına kadar zorladıkları açıktır. KDHC’nin Juche'ye olan bağlılığı Çinliler için tahammül edilemezdir, tıpkı KDHC’nin Çin'in reformlarından ve Amerikalılar ve güney Korelilerle konuşma istekliliğinden dehşete düşmesi gibi. Bu süre zarfında Kore DHC zorlu bir yürüyüşten geçiyordu ve Çin'in eylemleri bazı durumlarda bunu daha da kötüleştirdi. Çin, 1992'de başlayan uzun bir dönem boyunca Kore DHC'nin ithal ettiği malların bedelini dolar olarak ödemesini talep etti. Bu durum Kore için zorluklara neden oldu, ancak Yoldaş Kim Jong İl, sosyalist Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin hayatta kalmaya devam etmesini sağladı.
Çin, karşı devrimci parti karşıtı hain Jang Song Thaek'in sosyalist Kore'yi kapitalizme doğru iteceğini umuyordu. Onun liderliğindeki KDHC’nin Çin'in bir vasalı haline geleceğini ama aynı zamanda ABD'nin ilerlemelerine karşı bir tampon oluşturacağını öngörüyorlardı. Jang Song Thaek Çin'de zaman geçirdi ve kapitalist yaşam tarzından etkilendi. Ahlaksız ve namussuz bir yaşam sürmesine yol açan usulsüzlükler ve yolsuzluklar yaptı. Çin'de tıbbi tedavi görürken uyuşturucu kullanmış ve kumarhanelerde dövizleri çarçur etmiştir. Onun eylemleri Çin toplumunun ne kadar kapitalistleştiğinin kanıtıdır ve ÇKP bu koşulları Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne de empoze etmeyi umdu. Ancak Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin gururlu bir sınıf mücadelesi tarihi vardır ve bu hain işlediği suçlar nedeniyle idam edilmiştir.
Çin, güney Kore ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışmaktadır. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, güney Kore'nin devrik kukla başkanı Park Geun-hye ile birkaç kez bir araya gelirken, Mareşal Kim Jong Un yoldaşı henüz ziyaret etmedi ya da kabul etmedi. Temmuz 2014'te Xi, tarihsel müttefiki Kore'den önce güney Kore'yi ziyaret etmiş ve görüşmelerinde her iki lider de nükleer silahlardan arındırılmış bir Kore yarımadasına ve devam eden serbest ticaret anlaşması müzakerelerine desteklerini teyit etmişlerdir. Bu, güneydeki kukla rejime meşruiyet kazandırdığı için Çin'in son derece haince bir hareketidir. Sözde 'piyasa sosyalizmi' arayışı, Çin'in KDHC’ye verdiği desteği terk ettiği ve şimdi güney Kore ile ticaret anlaşmaları yapmayı tercih ettiği anlamına geliyor. Çin, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile dayanışma göstermek yerine kâr peşinde koşmayı tercih etmektedir. Bu enternasyonalizm karşıtı duruş 1978'den beri gelişmektedir. Çin 1978'den sonra, Kültür Devrimi'nin aşırı sol kaosunun ardından 'reform ve dışa açılma' sürecine girmiştir. Bu da nihayetinde kapitalist bir üstyapının oluşmasına yol açtı. Çin partisi ideolojiyi ve devrimci ilkeyi unutarak sadece maddi çıkarlara odaklandı. Çin reformizminin dış politika boyutu, Çin'in emperyalizmi memnun etmek uğruna proleter enternasyonalizmini terk etmesine yol açtı. Çin büyük güç şovenistine dönüştü ve ÇKP uluslararası modern revizyonizmin karargahı haline geldi. Kore İşçi Partisi Çin revizyonizminin tehlikesinin farkındadır, ancak Çin'in iç işlerine karışmamakta ve onlarla ticari ilişkilerini sürdürmektedir.
ABD ayrıca Çin'e KDHC’ye daha fazla baskı yapması için baskı yapmaya çalışıyor. Çin, emperyalist küresel ticaret ağına çok bağlı olduğu için ABD'nin baskısına boyun eğdi. Çinli revizyonistler kapitalizmi benimsemişlerdir ve ABD ile ticaretlerini sürdürmeye heveslidirler. İthalatının yüzde 15'i Çin'den geldiği için Çin'in ABD ile ilişkilerini çok iyi tutması gerekiyor. Dahası, Çin'in ABD'ye ihraç ettiği tüm temel mamul tüketim malları (giyim, tekstil, ayakkabı, oyuncak, küçük ev aletleri, vb.) başka ülkelerden ithal edilebilir ya da ülke içinde üretilebilir. Çin'den gelen ürünleri ikame edebilecek malların fiyatları daha yüksek olacaktır, ancak maliyetlerdeki fark nispeten küçük olacaktır. Üreticiler arasındaki rekabet daha şiddetli hale gelmiştir ve sonuç olarak Çin'den ve diğer tedarikçilerden gelen mallar arasındaki maliyet farkları daralmaktadır. Çin, ürünleri için ABD talebine büyük ölçüde bağımlı olduğundan Çin'deki ekonomik büyüme ABD'ye yapılan ihracata dayanmaktadır. ABD'de ihracatına yönelik talebin düşük kalması halinde Çin büyüme hedeflerini tutturmakta zorlanacaktır. Bu nedenle Çin, ABD'yi ana ihracat müşterisi olarak korumak için KDHC’ye karşı yaptırımları destekleyerek ABD'yi yatıştırmalıdır. (ayrıca ÇHC ve ÇKP, emperyalizme karşı sınıf mücadelesi yerine emperyalizmle ortaklık içinde sosyalizmi inşa etme kavramına bağlıdır.) Çinli revizyonistler, ÇKP içindeki ideolojik saflık eksikliği ve kapitalist eğilimler nedeniyle KDHC ile olan tarihi ilişkilerini feda etmişlerdir.
Gelecekte bir Kore savaşı olması durumunda Çin'in 1951-1953 yılları arasında yaptığı gibi KDHC’ye yardım edip etmeyeceği şüphelidir. Çin, askeri bir çatışma durumunda KDHC’yi savunma taahhüdü konusunda ikircikli davranmıştır. Çin ve Kore DHC 1961 yılında karşılıklı olarak Çin-Kore DHC Karşılıklı Yardım ve İşbirliği Dostluk Antlaşması'nı imzaladı çünkü KDHC bir ABD/güney Kore işgali ihtimalinden endişe duyuyordu. Antlaşmanın bir bölümünde Çin'in dışarıdan gelecek bir saldırıya karşı "her türlü yolla" askeri yardım sunacağı belirtiliyordu. Antlaşmanın 2. Maddesi, iki ülkenin "herhangi bir ülkeye ya da ülkeler koalisyonuna saldırabilecek herhangi bir ülkeye karşı koymak için gerekli tüm önlemleri derhal almayı garanti ettiğini" özellikle belirtmektedir. Ancak Çin hükümeti, Çin'i KDHC’nin savunmasını üstlenmeye zorlayacak bu maddeyi iptal etmesi için KDHC’yi ikna etmeye çalışmıştır. Xi Jinping döneminde Çin-KDHC ilişkilerinde de değişiklikler olmuştur. Xi Jinping ile Yoldaş Kim Jong Un arasında bir görüşme yapılmamıştır. Hu Jintao'nun Aralık 2011'de Büyük Lider Yoldaş Kim Jong İl vefat ettiğinde taziye defterini imzalamak üzere Çin'deki KDHC büyükelçiliğine gitmesinden bu yana Çinliler KİP liderliğinden yoldaş olarak bahsetmemektedir.
Çin ve KDHC arasındaki gerilim, 2006 yılında Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin ilk nükleer denemesini gerçekleştirmesiyle büyük ölçüde artmıştır. Çin, KDHC’nin nükleer silah edinmeye yönelik egemenlik hakkını kullanmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Çin bu şekilde davranarak Kore'nin 1960'larda Çin’in nükleer silah edinme girişimlerini desteklediğini unutmaktadır. (Çinliler, nükleer silah geliştirdiği dönemde, gerekirse nükleer silahların parasını ödemek için pantolonlarını rehin verebileceklerini söylemiştir) Dolayısıyla Çin, nükleer silahlara sahip olmaya hakkı olduğunu ancak diğerlerinin buna hakkı olmadığını düşünerek büyük güç şovenizmi yapmaktadır. Çin hükümeti KDHC’nin tüm nükleer ve füze denemelerine kararlılıkla karşı çıkmış ve bunları kınamıştır. Bu, KDHC’nin hiçbir uluslararası yasayı çiğnemediği gerçeğine rağmen böyledir. Çinli revizyonistler, KDHC’nin sosyalist sistemini yıkmaya çalışırken ABD emperyalistlerinin ve dünya emperyalizminin yanında yer almışlardır. Bu sosyalizm hainlerinin sosyalist Kore'ye karşı yaptırımlar uygulamaya çalışması ve sosyalist Kore'nin bağımsız ve egemen nükleer silah teknolojisini test etme hakkına karşı çıkmaya cüret etmesi en hafif tabirle barbarlıktır.
Sonuç
Sonuç olarak, KDHC ve Çin, emperyalizme karşı verilen kanlı ve çetin mücadelede şekillenen iyi ilişkilere uzun zamandır sahiptir. Ancak bu ilişkiler, bu ilişkiyi baltalayan bir dizi düşmanca eylemde bulunan Çin liderliği tarafından ciddi bir baskı altına alınmıştır. Çin birçok kez BM Güvenlik Konseyi'nde KDHC’nin nükleer ve füze denemelerinin kınanması yönünde oy kullanmıştır. Ayrıca, KDHC’ye yaptırım uygulanması yönünde oy kullanmış ve bu haksız tedbirler ABD ile birlikte organize edilmiştir. Bu nedenle, Çin'in ABD ile iyi ilişkiler sürdürmek için proleter enternasyonalizmini terk ettiği açıktır. Çinli revizyonistler, ABD ile yaptıkları ticari anlaşmaların Kore ile dayanışmadan daha önemli olduğuna inanmaktadırlar. Bu tutum, Çin'in kapitalist politikalar lehine sosyalizmi terk etmesinin bir sonucu olarak benimsenmiştir. Bu politikalar Çin'i uluslararası revizyonizmin merkezi haline getirmiştir. Bu ülke şimdi KDHC’ye modern-revizyonizm hastalığını bulaştırmaya çalışıyor. Çin'deki büyük güç şovenistleri KDHC’nin 'reform yaptığını ve açıldığını' görmek istiyorlar, ancak bu KDHC’yi sadece Çin'in bir kuklası haline getirecektir.
Rusya Federasyonu'nun neden sosyalist Kore'ye karşı BMGK yaptırımlarına oy verdiğini anlamak kolaydır. Rusya Federasyonu sosyalist bir devlet değildir, 1991'den beri sosyalist bir ülke olmamıştır ve öyle bir niyeti de yoktur, dolayısıyla proleter enternasyonalizmine bağlı olmak gibi bir sorumluluğu da yoktur. Bazı insanlar Rusya Federasyonu'nun bir şekilde sosyalist bir devlet olduğunu ve anti-emperyalist bir dış politikaya sahip olduğunu hayal etmektedir. Ancak Putin kendinin de söylediği gibi bir anti-komünisttir. Tüm Birlik Bolşevik Partisi, Putin için “Putin ve Rus liderliği Batılı "ortaklarla" müzakere edebileceğine ve saldırganı yatıştıracağına inanıyor. Derin hata burada yatmaktadır. Saldırganlara ne kadar taviz verirlerse, saldırganlık iştahı da o kadar kabarıyor.” demiştir. Dolayısıyla Rusya Federasyonu KDHC’nin yanında yer alamaz ve Kore'nin kendi savunma potansiyelini güçlendirmesine izin verilmemesi gerektiğine inanan büyük güç şovenisti bir tutuma sahiptir.
Ancak Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Çinli hainlerin ve uluslararası modern-revizyonistlerin hamlelerinden etkilenmeyecektir. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, kendine güven ve kendini geliştirmenin kıpkızıl bayrağı altında yürümeye devam edecektir. Rodong Sinmun'un 10 Eylül'de söylediği gibi “Düşmanların Kore'yi egemenliğinden ve var olma hakkından mahrum bırakmaya yönelik umutsuz çabaları, bu topraklarda kendine güven ve kendini geliştirme ateşinin alevlenmesine neden olmuştur.”
Juche Fikri, kendine güven ruhu ve önce kendini geliştirme fikrinin rehberliğinde sosyalist Kore, büyük güç şovenizmine direnecektir. KDHC’deki sosyalizm, Sovyetler Birliği veya Çin'in bir kopyası veya sömürgesi değildir. Kore Demokratik Halk Cumhuriyetinde insanlar sömürü, baskı, uyuşturucu, şiddet gibi kapitalist toplumun kötülüklerinden uzaktır. Juche fikri sayesinde bağımsızlık ve yaratıcılık yeşermektedir. Bu sistem Kore halkının kendisi tarafından seçilmiştir. Halkın Kore'si aynı zamanda nükleer güç ve ekonomiyi paralel olarak inşa etme ikiz çizgisini de uygulamaya devam edecektir. Kore halkı, Yoldaş Kim Jong Un’u, Juche Fikrini, Songun'u ve Kore İşçi Partisini yürekten desteklemeye devam etmektedir. Çin'in KDHC’de rejim değişikliği yaratmaya yönelik her türlü hamlesine direneceklerdir. Bu nedenle zafer, Yoldaş Kim Jong Un’un liderliğinde kızıl bayrağı yükselten Juche Kore'ye aittir!
Dr. Dermot Hudson
KFA İngiltere Başkanı
11 Eylül 2017